Düşünmeden Yaşamak


Son zamanlarda hep mutluluğumdan bahsediyorum çünkü hayatta beni üzen şeyleri düşünmekten kaçıyorum. Beni üzecek konuşmalar yapacağını bildiğim insanların aramalarına bile çıkmıyorum. Düşünmezsem yokmuş gibi oluyor, rahat olabiliyorum. Ama düşünmeye başladıkça içimi saran korkunun haddi hesabı yok. 

Ameliyat sonrası ilk sonuçlarımın temiz çıktığını söylemiş, sevincimi ilk fırsatta sizlerle paylaşmıştım. Fakat patoloji sonuçlarım o kadar da iç açıcı değildi. Yolun başında teşhis edilmiş ve ameliyatla temizlenmiş olsa da ne yazık ki vücudumda kanserli hücreye rastlandı. Doktorlarım kemoterapi görmem gerektiğini söylüyorlar. İstersem hayatıma dair bir risk alıp tedavi görmeden, kısa süreli takiplerle herhangi bir metastaz (bulaşma) olup olmadığını denetleyerek de hayatıma devam edebilirmişim. Ama bu gerçekten tehlikeli sonuçlar doğurabilirmiş vs vs..

İnsana alternatif sunulunca tabiki hemen reddediyor tedaviyi. Yakın takiple üstesinden geleceğini düşünüyor. Kemoterapi çok zor bir süreç, insanı bedenen de , ruhen de çok yıpratıyor. Bir bayan için en büyük zorluğu bir daha çocuk sahibi olma ihtimalini neredeyse sıfırlaması. Her ne kadar kendimi eşcinsel olarak tanımlasam da çocuk sahibi olmak, kendi kanımdan, kendi yavrumu sevmek, onun büyümesini, hayata tutunmasını izlemek en büyük hayalimdi diyebilirim. Ama artık böyle bir hayal kurmam bile imkansız. İşin ucunda ailem var, sevdiklerim var. Ben doğmamış, doğup doğmayacağı bile belli olmayan bir bebeğin hayata tutunmasını izlemek için kendi hayatımı riske atmayı düşünürken, başkalarının evladı olduğumu unutuveriyorum. Oysa onlar, onlar öyle yıpranıyorlar ki bu süreçte. 

Bana yansıtmamak için çok çaba sarfetselerde, seslerinin tonundan anlıyorum içlerindeki acıyı ve korkuyu. Ben düşünmemek için binbir yola başvurup kafamdan dertlerimi atsam da onlar düşünmeden edemiyorlar. Küçük yavrularının acı çekmesi düşüncesi bile onları benim çekeceğim tüm acılardan daha fazla yoruyor.

Aslında bugün de düşünmüyordum bunları. Düşünmemek için işyerinde boş boş otururken dizi izlemeye karar vermiştim. Ama yanlış diziyi seçmişim. "The Big C"  Laura Linney'in oynadığı hem dram hemde komedi olarak nitelendirilebilecek bir dizi. Sezon finali yayınlanalı çok oldu ama izlemeye korkuyordum. Çünkü dizi adında ki "C" = kanser. 

Diziyi izlemeye henüz "öküz gibi sağlam" olduğumu düşündüğüm dönemlerde başlamıştım. Ama üzerinden çok geçmeden aynı derde mübtela olunca daha bir kıymetlenmişti gözümde. Orta yaşlı bir öğretmen olan Cathy kendisine kanser teşhisi konulunca hayatını biraz değiştirmeye karar veriyor ve bu kötü durumdan iyi birşeyler çıkarmaya karar veriyor. Önce kimseye söylemiyor hastalığını. Ağabeyine, oğluna hatta kocasına bile. Sürekli sizi gülümseten bir modda devam ediyor dizi genel olarak. 

Ta ki sezon finaline kadar. Aslında sezon finali de çok neşeli devam ediyor ama son sahnelerinde Cathy, önceden yan etkilerinden ve risklerinden dolayı almak istemediği bir tedaviyi sevdikleri için almaya karar verene kadar. İşte o an, ekranda ağlayan bir evlat, işyerinde bilgisayar başında salya sümük ağlayan bir Sena.. İşte o an, gerçekten o an, sevdikleri için tedavi olmaya karar veren Sena.

Neyse, biraz uzun oldu bu yazı. Kusuruma bakmayın. Bir daha kötü şeyler yazmayacağıma kendime söz vermiştim ama düşüncelerimi en rahat paylaştığım yer burası. O yüzden kusuruma bakmayın.


Edit: Diziyi bu kadar övdükten sonra hakkında bilgi vermeden olmaz. Ama şuan kendim yazabilecek psikolojide olmadığım için 22dakika.org dan faydalanabilirsiniz.
İzlemek içinde yabancidiziizle.com tavsiye edilir.

6 yorum:

  1. YAŞAM İŞTE..;)

    SENACIM NASILSIN BU ARALAR UĞRAYAMADIM..:))

    YanıtlaSil
  2. öncelikle çok geçmiş olsun diliyorum. en kısa zamanda kendini toparlaman dileği ile.

    bu arada bir mimin var bende sena :))

    YanıtlaSil
  3. Sena öncelikle sana geçmiş olsun dileklerimi iletmek istiyorum..
    Çok yakın bir akrabam çok genç denebilecek bir yaşta göğüs kanserine yakalandı,üstelik oldukça ilerlemiş bir safhasında farkettik. Bir bayanın göğüslerinden birinin tüm dokularıyla birlikte alınmasının nasıl bir psikolojik etki yapabileceğini benden çok daha iyi anlayabilirsin.
    Haklısın, kemoterapi oldukça yıpratıcı ve yorucu bir tedavi süreci.. Ama buna rağmen daha hayatın baharını yaşarken pes etmek olmazdı.. Hiç yılmadık, mücadele ettik ve sonunda kazandık.. 6 seans kemoterapi, bir o kadar da radyoterapi sonrasında yeniden sağlığına kavuştu.. Şimdi eşi ve minik yavrusuyla çok mutlu..
    İnsan istedikten sonra başaramayacağı hiçbir şey yok, biz bunu kendi gözlerimizle gördük..

    Sen yeterki, bu hastalığı yeneceğine dair önce kendini inandır. Emin ol, bütün yakınların zaten yürekten inanıyordur..
    Ve bu süreç boyunca yaşayabileceğin sıkıntılar ne olursa olsun, ileride yaşayacağın mutlu günler için mücadeleni sürdür..
    Ben senin de sağlıklı ve mutlu günlerinin çok yakında olduğuna inanıyorum..
    kendine çok ama çok iyi bak..
    Sevgilerimle..

    Cem

    YanıtlaSil
  4. Mientras hay vida hay esperanza...
    Hayat varsa, umut da vardır... :)

    YanıtlaSil
  5. @crazywomenrosemary, teşekkür ederim ilgin için. çok güzel bir haftasonunun ardından oldukça iyiyim.

    @serhat, çok sağol. en kısa zamanda mime cevap vereceğim hemde keyifle :)

    @cem, belirgin bir hastalığım olsa kemoterapi görmek daha kolay olurdu gibi geliyor. oysa şuanda ileride hastalığı tekrar yaşama ihtimali sebebiyle bunu yaşayacağım. o yüzden zorlanıyorum zaten. ve şuan öyle mutluyum ki, kaybetmekten korkuyorum bu mutluluğu.
    buarada merak ettiğim bahsettiğin yakının kemoterapi sonrasında mı bebek sahibi oldu?

    @bad-ı saba, umut her zaman var. onu hiç kaybetmedim. kaybetmeyeceğim de sizler sayesinde..

    YanıtlaSil
  6. Minik yeğenim kemoterapiden önce vardı.. Ve sanırım kemoterapi tedavisini kabul etmesinin tek nedeni de bebeğinin büyüdüğünü görebilmekti..
    O an için hayata tutunmasını sağlayan tek sebepti..
    Şimdi birlikte sağlıklı ve mutlu bir şekilde geçirecekleri uzuuunnn yıllar var önlerinde..
    Senin de öyle olacak, göreceksin ;)

    YanıtlaSil